Muğla'nın Datça ilçesinin gözbebeği Eski Datça Mahallesi, Can Yücel'in hayatı ve şiirleriyle her geçen gün ününe ün katıyor. Mahalle sakinleri, ünlü şairin burada yaşadığı dönemde mahalleye kattığı değerlerle, bölgenin tanınmasının ve ilgi görmesinin hızla arttığını söyledi. "Burası Can Yücel ile anılmasa, bu kadar tanınmazdı. Can Yücel için gelenler buranın güzelliğini de görünce tekrar geliyorlar" diyen mahalle sakinleri, şairin adının mahallenin simgesi haline geldiğini dile getiriyor.
Bu arada Eski Datça, tarihî dokusuyla adeta göz kamaştırıyor. Taş evler, bölgenin doğasına uygun olarak inşa edilerek zakkum ve begonviller arasında mahalleye özgün bir atmosfer katıyor. Genellikle müstakil olan bu evler, dar sokaklarla iç içe geçmiş şekilde sıralanıyor ve her biri adeta birer fotoğraf karesi gibi.
YÜZYILLARIN MİRASI TAŞ EVLERYüzyıllar boyu süregelen Datça mirasının taş duvarlarında, doğanın ve insanın uyumlu bir yansıması görülüyor. Çevreye uygun doğal taşların kullanıldığı bu yapılar, sadece estetik değil, aynı zamanda çevre dostu bir mimari anlayışın da çok güzel bir örnek oluşturuyor.
Eski Datça’da. İngiliz, Amerikalı ve Almanlar olmak üzere çok sayıda yerli ve yabancı ile birlikte ülkemizin çeşitli yerlerinden göç etmiş aileler de yaşıyor. Yazın binlerce kişinin ziyaret ettiği mahallede otel, pansiyon, kafe, hediyelik eşya, market, ve küçük restoranlardan oluşuyor.
TAŞ DÖŞEMELİ SOKAKLAR
Yat Limanı'na sadece 2,5 kilometre uzaklıkta bulunan Eski Datça, geçmişte terk edilmiş ve yıkık dökük halde olan evleri, yabancıların restorasyonuyla günümüze taşındı. Bugün, özgün mimarisini koruyarak, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çeken bir cazibe merkezi haline gelmiş durumda. Mahalle, tarihî dokusunun yanı sıra doğal güzellikleriyle de keşfedilmeye değer bir konumda. Eski dönemlerde tüm Anadolu yerleşim merkezlerinde olduğu gibi Arnavut Taşı döşeli sokakların özellikleri başka. Yağmur yağdığında sokaklarda birikme olmasın diye taşlar yolun ortasına doğru eğimli döşenir ve yağmur suları yolun ortasından akıp giderek evlere bir sıkıntı yaratmaz.
CAN YÜCEL’İN VASİYETİ/: BENİ KUZUM DATÇA’YA GÖMÜN
Eski Datça, Can Yücel’in şiirlerinden hayat bulan ruhuyla, hem geçmişe hem de geleceğe köprü oluyor, her yıl daha fazla insanı kendine çekiyor. Yücel öldükten sonra müzeye dönüştürülen evine giden daracık yolun başlangıcına çakılan “Can Yücel Sokağı” altında şimdiye kadar yüz binlerin üzerinde insan fotoğraf çektirdi. Müze ev hakkında “Sidikli Kontes” diyen Can Yücel’in eşi Güler Yücel’in de ölümüyle birlikte artık ancak Yücel ailesinin en küçük kızları ressam Su Yücel’in Datça’ya geldiği günler açık kalabiliyor.
İşte o Can Baba’nın yazdığı Datça şiiri:
Beni kuzum Datça’ya gömün / Geçin Ankara’yı İstanbul’u! / Oralar ağzına kadar dolu / Alabildiğine de pahalı, / Örneğin Zincirlikuyu’da / Bir mezar 750 milyona / Burası nispeten ucuzluk / Ortada kalma tehlikesi de yok / Hayır dua falan da istemez / Dediğim gibi beni Datça’ya gömün / Şu deniz gören mezarlığın orda, / Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!”
DATÇA'NIN RUHUNU YANSITAN İNCİ
Özellikle huzur arayanlar ve sanatseverler için adeta bir kaçış noktası olan Eski Datça’nın tarihi, antik dönemlere kadar uzanır. Bölgede yapılan arkeolojik kazılar, burada yerleşik hayatın M.Ö. 4. yüzyıla kadar dayandığını gösteriyor. Datça, bir zamanlar Knidos’un önemli bir yerleşim yeriydi. Datça Yarımadasında, antik çağlardan beri üzerinde yaşam süregelen tek mahalle. Reşadiye Yarımadası olarak da bilinen Datça bölgesinde bulunan Eski Datça’nın tarihi, M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanıyor. Bu topraklarda yaşadığı bilinen ilk yerli halk Karyalılar. Sonraki yıllarda ise Yunanistan’dan gelen Dorlar, Datça’nın eski adı olarak bilinen Knidos’u kurunca yerleşimin bir bölümü buraya kaymış. M.Ö. 6’ncı yüzyıla gelindiğinde Perslerin egemenliğine geçmiş olan Knidos, bölgenin en önemli ticaret, kültür ve sanat merkezlerinden biri hâline gelmiş. Beraberinde ise burada birçok heykel ve tapınak yapılmış.
EN MEŞHURU MUHTAR ORHAN’İN YERİCan Yücel'in zamanının büyük bölümünü geçirdiği çok iyi dostu Eski Datça'nın girişindeki ziyaretçilerin klasik buluşma yeri eski muhtar "Orhan'ın Kahvesi" mahallenin en meşhur ve önemli yeri. Kafenin bi duvarı Can Yücel’e ayrılmış durumda. Yücel’in fotoğrafı, şiirleri, hakkında yapılan haberlerin gazete kupürleri, yarım kalan şarabı, şarap bardağını burada görmek mümkün. Orhan’ın Kahvesi eski dönemlerde sazlı, sözlü, içkili, dansözlü bir yerdir. Eğlenceler düzenlenir. Can Yücel günün önemli vaktini burada dostlarıyla sohbet edip, şarap içerek geçirir. Hatta zamanını o kadar fazla buraya ayırır ki merhum eşi Güler Yücel buranın yağlı boya tablosunu bile yapar. Hal böyle olunca da Can Yücel için bölgeye gelenler Orhan’ın Kahvesi’ne uğrayıp Can Yücel duvarının önünde fotoğraf çektirmeden geri gitmez.
CAN YÜCEL SOKAĞI TABELASI ÇOK ÇALINDIGüler Yücel vefat etmeden önce yaptığımız bir söyleşide evlerine ulaşan sokak başına asılan “Can Yücel Sokağı” tabelasının anı olarak bölgeye gelenlerce çok defa sökülüp götürülmesinin ardından tabelayı duvara sıkı bir şekilde sabitlemek zorunda kaldıklarını da dile getirmişti.