Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilişinin 71. yılı. 1948'de kabul edilen bu bildirge, savaş ve çatışmalardan sonra herkesin özgürce, eşit ve onurlu bir şekilde yaşaması gerektiği fikri üzerine kuruldu. Türkiye, 1949 yılında bu önemli belgeyi imzalayarak insan hakları alanında uluslararası taahhütlerde bulundu.
Bildirge, ırk, renk, din, cinsiyet gibi her türlü ayrımcılığı reddederek, tüm insanların doğal haklara sahip olduğunu vurguluyor.
YAŞAMA HAKKI İNSANIN EN DOĞAL VE TEMEL HAKKI
En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere, ileri bir yaşam düzeyine kavuşma, yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma, çalışma, din, vicdan düşünce ve ifade özgürlüğü hakları, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin temellerini oluşturuyor.
Yaşama hakkı başta olmak üzere, her bireyin haklarını insan onuruna uygun bir şekilde kullanmasını amaçlamasına rağmen 71 yıl içinde önemli ilerlemeler kaydedilse de, dünya genelinde milyonlarca insan hala savaş, sömürü, şiddet ve ayrımcılıkla mücadele ediyor olması çok üzücü.
Ülkemiz, yakın bölgemizde yaşanan siyasal ve askeri müdahalelerden en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alıyor.
HERKESE SORUMLULUK DÜŞÜYORHerkesin eşit şartlarda, özgürce ve onurlu bir yaşam sürebilmesi için bireylerden toplumlara, devletlerden uluslararası kuruluşlara kadar hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. İnsan haklarına duyarlılık göstermek, bu hakların korunmasını ve güçlendirilmesini sağlamak, geleceğimize bırakacağımız en büyük miraslardan birisi olarak kabul ediliyor. Herkes, her türlü ayrımcılığın sona erdiği, herkesin hak ve eşitlik temelinde onurlu bir yaşam sürdüğü bir dünya umut ediyor.
