Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü veya NATO İngilizce: North Atlantic Treaty Organization kelimelerinden kısaltılmış, 4 Nisan 1949'da 12 ülke (Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri) tarafından imzalanmış ve farklı dönemlerde 20 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifaktır.
Bu ittifaka göre üyeler herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapacaktır. Üye ülkeler, herhangi bir üyeye karşı yapılan bir silahlı saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayacakları konusunda anlaştılar. Dolayısıyla bir silahlı saldırı olması durumunda her bir üye, bireysel veya kolektif savunma hakkının kullanılmasında saldırıya uğrayan üyeye yardım edecek ve gerekli görüldüğünde Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğini sağlamak ve sürdürmek için silahlı güce başvurabilecekti. Kısaca "Barış İçin Ortaklık" amaçlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı´nın1945´de bitmesi ve Türkiye´nin de aralarında bulunduğu 50 ülkenin savaş sonrası duruma çözüm bulmak amacıyla Birleşmiş Milletler Örgütü´nü kurmasıyla tüm devletler savaş yaralarını sarmaya ve rahat bir nefes almaya başlamıştı. Ancak, 1947´de başlayan Soğuk Savaş dönemiyle birlikte dünyanın batı ve doğu olmak üzere iki kutuplu bir duruma evrilmesi Türkiye´nin de bir tercihte bulunmasını gerektirmiştir. Türkiye´nin tercihi Batılı ülkelerin bir araya gelerek oluşturduğu NATO´ya katılmaktı.
Kore Savaşı´nın başladığı günlerde, henüz iktidara gelen Demokrat Parti Hükümeti´nin gündemine Kore´ye asker gönderme konusu gelmiştir. Büyük bir oy desteğiyle iktidara gelen DP Hükümeti, Türkiye´ye NATO üyeliğinin yolunu açacak ABD´nin BM´ye aldırdığı Güney Kore´ye askeri yardım kararına, hiç tereddütsüz olarak uymuş ve Kore´ye asker gönderme kararı almıştır. Kore Savaşı boyunca Türkiye toplam 741 ölü ve 2147 yaralı verdi. Bunların dışında Türk birliklerinden 234 asker tutsak ve 175 asker yitik (akıbeti belli olmayan) sayılmıştır.
Şimdi bu topluluğa para, asker gönderen bir üye olarak üye ülkelerden birçoğunun PKK’nın güçlenmesinde rol oynamasına ne diyeceğiz? Peki, Orta Doğu coğrafyasının altını üstüne getirmelerine, açık açık Filistin karşısındaki İsraili desteklemelerine? Arkasında Amerika olmadan o coğrafyada tatbikat bile yapamayacak kalibrede İsrail, Amerika rüzgarıyla fırtınalar koparıyor, Netenyahu da yeni çağın katilliğini üsleniyor. Bu, dünyanın sulh zincirini bozan ayrıca Çin’in, Rusya’nın ve diğer güçlü devletlerin bu savaş ortamına bir taraf olarak girmesini tetikleyen bir davetiyeye dönüşüyor. Bu davetiye üzerinde “3.Dünya Savaşı” yazan bir davetiyedir. Bu durumda Türkiye’den taraf olması istenecek yine İncirlik Üssünde yaşadığımız “kullan at” beklentisiyle bizi bulacaklar. Yaşım, herhangi bir savaşa silahla girme imkanını vermiyor ama istiyorum ki bu çifte standartlı sözüm ona “barış ortaklığına” kalemimle direneyim.
Rahmetli babam kalın kafalı, laf anlamayan söz dinlemeyen insanlara “Nato kafa Nato mermer” derdi. Kızıma “Bak bakalım internetten ne demekmiş bu söz” dedim. Tdk: “Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa”, “ha mermer ha kafan” anlamlarına Yunancadan gelme bir söz diye bilgi vermiş. Kendi Alman soykırımına uğramış bir milletin şimdi bunu Filistinlilere yapması, bunu bilen devletlerin de bile bile bu ülkeye hamilik yapması karşısında ben de yazıma babamın söylediği gibi son veriyorum: “Nato kafa Nato mermer”!
Not: Konuk yazarlığımı her daim önemseyen, beni büyük bir sevgi ve saygıyla konuk eden Arzu ve Nur Hanıma şükranlarımı sunuyorum.