?>

TEBDİL-İ MEKAN

Erol UYSAL

2 yıl önce

Yazıya başlık yaptığım sözcük günümüzde halen kullanılmaktadır. Anlamı yer değiştirmektir. Her ne kadar söylendiği gibi daha rahat yaşamak için yapılsa da her zaman amaca hizmet etmeyebilir. Ancak şartlar, doğal afetler, ekonomik ve sosyal koşullar insanları yaşadıkları yerden başka bir yere taşınmaya maalesef zorlayabiliyor.  

 

Geçmiş uygarlıklarda bunun örneği çok yaşanmış. Savaşlar, istilalar, salgın hastalıklar ve başka birçok neden insanları yaşadıkları yerden başka bir yere taşınmaya zorlamışlar. Bunların zamanımızda en ciddi örneklerinden birisi Güneydoğu komşumuz Suriye’den yurdumuza göç eden insanlar olmaktadır. Marmaris 2. Dünya Savaşında Ege Adaları bombalanırken özellikle Rodos Adasındaki evlerini terk eden mültecileri misafir etmişti. O zaman biz daha çocuktuk. Aç ve sefildiler. Marmarisliler onlara kucak açtı ve misafir etti. Camilerde yattılar. Yardım kurumları ve vatandaşlar onlara kucak aştılar. Şimdi de akşam saatlerinde karton kutular üzerinde soğuk geceleri geçiren göçmenleri perişan durumda cami avlularında yatıyor, banklarda oturuyor görebiliyoruz. Her ne kadar “Tebdil-i Mekanda ferahlık vardır” denilse de görüldüğü gibi her zaman değişim ferahlık, mutluluk getirmiyor…

 

Geçtiğimiz Pazar Günü arkadaşlarla ‘Badem Çiçeği Festivali’ni görmek için yolumuz Datça’ya düştü. Rehber arkadaşlarımız bilirler ki; MÖ.1000’li yıllarda Datça’ya gelen Dorlar ilk yerleşimi ‘Burgaz’ mevkiinde yapmışlar. O dönemde  burasını deniz ticaret yoluna uzak kaldığı için değiştirmişler ve Knidos’a taşınmışlar. Knidos iki limanıyla kara ve deniz ticaretine daha uygun ve güvenli oluşuyla kısa zamanda gelişmiş, nüfusu artmış, Akdeniz ve Ege ticaret yoluna hakim olmuştur. Rodos Adasındaki şehir devletleri ve Anadolu kıyılarındaki Knidos, Halikarnas ve Caunos gibi şehirlerle ortaklık yaparak ‘Hexapolis’ (Altı şehir) birliğini kurmuşlar. Bu yer değişimi onlara o zaman yararlı olmuş. Sonra Knidos tarım arazisi fazla olmadığı ve yolunun kötü olması nedeniyle özelliğini kaybetmiş, halk adına Betçe ve Datça dendiği bölgeye taşınmış. ‘Betçe’ adı bugün için Palamutbükü, Cumalı ve Yaka gibi köylerin bulunduğu bölgeye deniyor. Tabii ilçe olan Datça bunların hepsini içine alıyor.

 

Datça’da havanın soğuk olmasına rağmen güzel bir gezi yaptık. Özellikle kültür turizmi adına çok güzel işler yapılmış. ‘Alternatif Turizm Altyapısı Mali Destek Programı’ kapsamında Güney Ege Kalkınma Ajansı ve Datça Belediyesi koordinesinde 2015 yılından bugüne 5 yıldır çalışmalar yapılmış. Örneğin ‘Hızırşah Kültür Evi’ adıyla orada harabe halinde bulunan Ortodoks Klisesi ve çevresi ziyaret yeri olarak düzenlenmiş. Kilisede görsel sunumlarla arkeolojik, kültürel ve sanatsal bilgi veriliyor. Kilise avlusunda bir ipek dokuma müzesi var. Genç kızlar ipek nasıl dokunur ziyaretçilere gösteriyorlar. Bu etkinlikler bisiklet kulvarları dâhil Eski Datça, Emecik, Reşadiye, Kızlan mevkilerini içine alıyor. Festival için gelecek turist otobüslerine özel park yeri hazırlanmış. Festival alanı çok geniş tutulmuş, her köyde satış stantları ve arkalarında genç Datçalı kadın ve kızlar satış yapıyorlar.. Soğuğa rağmen öğrenciler ve hocaları başında skeç ve tiyatro oyunları sergileniyordu. Bu görüntülerle yöre halkı festivali içine iyice sindirmiş, inançlı ve mutlu görünüyorlardı. Bu çok önemliydi.

 

Aklıma burada gelen düşleri olduğu gibi yazmak istiyorum. Biz bunu Marmaris’te maalesef yapamadık. Rahmetli Kamil Dürüst’ün Huzur Evindeki kütüphanesine ilgi göstermedik. Kitaplar İstanbul’a gitti.Taşan’daki Ahmet Urkay’a ait müzeyi Denizli’ye gönderdik. Kamelya Adasındaki Ortodoks Kilisesini harap halden kurtaramadık. Amos Antik Şehrini ziyarete açamadık. Cennet Adasındaki Mağara’yı; Ki bu mağara neredeyse 12 Bin yıllık, neredeyse Göbeklitepe ile yaşıt,  koruma altına alıp ziyarete açamadık. Doğrusu ben bunları söyler, yazarken üzülüyorum, utanıyorum. Aferin Datça Belediyesine, onlara yardımcı olan Güney Ege Kalkınma Ajansı’na…Mimari yapısıyla, ‘3 B’ olarak tanımlanan, Bademi, Balığı ve Bal’ıyla Datça’yı övüyorum. Datça bir sakin (sitta slow) turizm beldesi.  Umarım Datçalılar bu çizgiyi bozmadan devam ederler. Biz festivalde Datça’nın adına ‘Nurlu’ denilen bademinin çağlasını erkenden yedik. Yakında sizler de pazarlardan alıp yiyeceksiz. Hepinize Afiyet Olsun!

Erol Uysal 11.02.2020   

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI