USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Eğitim

ÖĞRETİM YILINA DERİN SORUNLARLA GİRİYORUZ

Muğla’nın Datça Eğitim Hakkı Platformu eğitim-öğretim yılının önemli sorunlarla açıldığını belirterek, ekonomik krizin derinleşmesi, eğitim masraflarının artması ve eğitimin dinselleştirilmesi gibi girişimlerin endişe verici olduğunu açıkladı.  

21-09-2024 13:36
21-09-2024 14:07
MUĞLA

Muğla’nın Datça Eğitim Hakkı Platformu basın açıklamasıyla 2024-2025 eğitim-öğretim yılının önemli sorunlarla başladığını duyurdu. Ekonomik krizin derinleşmesi, eğitim masraflarının artması ve eğitimin dinselleştirilmesi gibi girişimlerin eğitimin laik ve bilimsel niteliği açısından endişe verici olduğu dile getirildi. Müfredat değişiklikleri ve öğrencilerin Mesleki Eğitim Merkezleri'ne (MESEM)  yönlendirilmesinin de tartışmalara yol açtığı belirtilerek, “Bu durum, eğitimde nitelik ve fırsat eşitliği gibi temel ilkelere ciddi bir tehdit oluşturuyor. Eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve toplumsal ihtiyaçlara uygun çözümler üretilmesi bu bağlamda oldukça önemli” denildi.

 

EŞİTSİZLİKLER VE İSTİSMARLARLA DOLU BİR DÖNEM

Eğitimdeki sorunlar, ülke ekonomisindeki sıkıntılarla birlikte halkın en öncelikli gündemi olmaya devam ediyor. Çocuklar, eşit eğitim hakkından mahrum kalırken, çocuk yaşta evlendirme gibi sosyal problemler yeterince ele alınmıyor. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları, özellikle kız çocukları başta olmak üzere kırsal kesimde yaşayan çocuklar için eğitime erişim ciddi şekilde kısıtlı durumda. Bölgesel, cinsel ve sınıfsal eşitsizlikler, ana dilinde eğitim hakkının ihlali gibi temel sorunlar giderek derinleşiyor. Bu da eğitim-öğretim dönemini kuşatırken, bu bağlamda, acil ve etkili çözümler üretilmesi şart olduğu da açıklanan bilgiler arasında yer aldı.

 

AYRIMCILIKLAR, EĞİTİMDE ÖNEMLİ BİR EŞİTSİZLİK KAYNAĞI

Açıklamanın devamı şöyle: “Eğitim sisteminde farklı kimlik ve kültürler üzerinden yaşanan ayrımcılıklar, eğitimde önemli bir eşitsizlik kaynağı. Farklı etnik kimliklere mensup öğrenciler, dil engelleri ve kültürel farklılıklar nedeniyle dışlanma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor. Temel bir insan hakkı olan ana dilinde eğitim hakkının yok sayılması, bu öğrencilerin eğitimde geri kalmalarına neden olmaktadır.

Kamusal eğitimden uzaklaşmanın iki temel sonucu bulunuyor: Birincisi, devlet okulu ve özel okullar arasındaki nitelik ayrımıdır. Bu ayrım, telafisi mümkün olmayan eşitsizliklerin doğmasına neden oluyor. İkincisi ise kamusal eğitimin tasfiyesidir. Devlet, okullarını ayrıştırarak zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’ ve hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna göre farklı sınıflar oluşturma gibi uygulamalarla bu tasfiyeyi belirgin şekilde yaygınlaştırmaktadır.”

 

EĞİTİMDE SARSICI DÖNÜŞÜM: YENİ MÜFREDAT, BİLİM VE LAİKLİĞE AYKIRI

2023/2024 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısında kamuoyuna sunulan müfredat değişiklikleri, yoğun tartışmalara yol açarak bilimsel ve laik eğitime temelden aykırı düzenlemeler olduğunun gözler önüne serildiğinin belirtildiği açıklamada, “Yeni müfredat, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini zayıflatacak önemli kaygılar taşıyor. Eğitim sistemini Türk-İslam sentezi çerçevesinde yeniden şekillendirme çabalarının bir yansıması olarak karşımıza çıkan bu değişiklikler, ders kitaplarında İslami öğretilerin belirgin hale gelmesine neden oldu. Ayrıca, toplumsal cinsiyet rollerine yönelik geleneksel ve patriarkal bakış açısının yeniden güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının ele alınmaması gibi sorunlar da dikkat çekiyor. Bu yaklaşım, öğrencilerin eşitlik ilkelerini benimsemelerini zorlaştıran bir etki yaratacak ve kadınların haklarına yönelik saldırıların meşrulaştırılmasına zemin hazırlayacaktır” denildi.

 

AİLELER ARTAN OKUL VE KIRTASİYE MASRAFLARIYLA KARŞI KARŞIYA

Eğitim-öğretim yılı başında, öğrenciler ve velilerin artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya oldukları da ileri sürülerek, “Yüksek enflasyon ve ekonomik kriz, eğitim giderlerini ciddi anlamda artırmıştır. Yüksek kayıt ücretleri, zorunlu bağış uygulamaları ve kırtasiye ürünlerinin fiyatlarındaki artışlar, öğrenci ailelerinin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır.

Artan okul ve kırtasiye masrafları, eğitime erişimdeki eşitsizlikleri derinleştirmekte ve dar gelirli ailelerin çocukları, bu masrafları karşılayamadıkları için dezavantajlı duruma düşmektedir. Devlet, her bireyin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını sağlamakla yükümlüdür.

Eğitimdeki en önemli sorunlardan biri de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Birçok öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, evine dönerken yemek yemeden gününü tamamlamaktadır. Sağlıklı beslenme, çocukların büyüme ve gelişimleri ile okul başarıları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Yetersiz beslenme, dikkat sürelerini kısaltmakta, öğrenme güçlüklerine ve davranış bozukluklarına neden olabilmektedir.

Okullardaki beslenme, ulaşım, barınma sorunları ve ekonomik sıkıntılar yetmezmiş gibi bugün bir kez daha çocuklarımızın geleceğine yapılan ihanetin tanığıyız. İşgücü Uyum Programı (İUP), okullarımızın en temel ihtiyacı olan temizlik ve hijyen konusunda dahi tasarruf tedbirleriyle kısıtlanıyor. Haftada yalnızca üç gün çalıştırılacak yardımcı hizmet personelleri, asgari ücretin bile çok altında bir ücretle görevlendiriliyor. Üstelik, çalıştıkları günler sigortaları yapılırken, bu süre emekliliğe bile sayılmıyor. Bu koşullarda kim bu işi yapmak ister? Üç gün yeter mi” ifadelerine yer verildi.

 

ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞI BU KADAR UCUZ MU?

“Okullarda temizlik bir lüks değil, zorunluluktur! Bir çocuğun sağlıklı bir ortamda eğitim alması, en temel insan haklarından biridir” denilen açıklamanın devamında şu düşünceler yer aldı: “Fakat bu sorumluluğu yerine getirmek yerine, hükümet geçici ve güvencesiz çözümlerle bizi oyalıyor. Okullarımızda hijyen eksikliği nedeniyle yaşanacak salgın hastalıklar kapıda bekliyor.

Sarayın harcamaları, sermayeye verilen vergi afları devam ederken, eğitim bütçesinden tasarruf yapılması hangi akla sığar? Devletin asli görevi, eğitime ve çocuklarımızın geleceğine yatırım yapmaktır. Ancak, milyonlarca lira sarayın lüks harcamalarına, büyük şirketlere teşvikler olarak aktarılırken okullarımıza yeterli ödenek ayrılmıyor.

Tasarruf adı altında, çocuklarımızın sağlığı ve geleceği riske atılamaz. Eğitim-Sen olarak, her çocuğun hijyenik koşullarda eğitim alması için kadrolu ve güvenceli temizlik personeli istihdam edilmesini talep ediyoruz. Ayrıca, her öğrenciye bir öğün yemek ve temiz içme suyu sağlanması, kamusal eğitimin bir parçası olarak kabul edilmelidir. Bu, çocuklarımızın sadece bugünü değil, yarınını da güvence altına alacak bir adımdır.”

 

ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ
*
Eğitim sisteminin kamusal niteliği artırılmalı, eğitimde eşitlik sağlanmalıdır.
* Devlet, tüm çocukların eğitim hakkını güvence altına almalıdır.
* Ailelerin eğitim masraflarını karşılamak için burs ve maddi destek programları oluşturulmalıdır.
* Okul kayıt ücretleri ve kırtasiye masrafları azaltılmalıdır.
* Eğitim müfredatı, bilimsel ve laik ilkeler doğrultusunda yeniden düzenlenmeli, eleştirel düşünme becerilerini geliştiren içeriklere yer verilmelidir.
* Tarikat, cemaat iş birliğine ve dolayısıyla ÇEDES ‘e son verilmeli.
* Çocuk işçi sömürüsünün ve köleliğinin projesi olan MESEM uygulaması kaldırılmalı.

 

ÖĞRENCİLERE EŞİT EĞİTİM FIRSATLARI SUNULMALI
*
Kırsal ve dezavantajlı bölgelerdeki okulların altyapısı ve öğretmen sayısı artırılmalı, öğrencilere eşit eğitim fırsatları sunulmalıdır.
* Farklı etnik kökenlere sahip çocuklar için anadilinde eğitim imkânı sağlanmalı, dil engellerinin aşılmasına yönelik destekler verilmelidir.
* Okul yemek programları yaygınlaştırılmalı, tüm öğrencilere sağlıklı beslenme imkanları sunulmalıdır.
* Engelli çocuklar için özel eğitim programları ve gerekli fiziksel altyapı sağlanmalı, eğitimde fırsat eşitliği temin edilmelidir.
* Kız çocuklarının eğitim haklarının korunması için toplumsal bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmeli, erken yaşta evliliklerin önlenmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
* Mülteci çocukların eğitimlerine devam edebilmeleri için dil öğrenme ve entegrasyon programları oluşturulmalıdır.
* Veliler, öğretmenler ve öğrencilerin görüşlerinin alındığı katılımcı bir eğitim yönetimi anlayışı benimsenmelidir.


Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ