Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez"

Cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, "türkiye'siz bir avrupa güvenliği düşünülemez. Avrupalı dostlarımızın da bu hakikatle artık yüzleşmesini, vizyonel bir bakış açısıyla tam üyelik sürecimizi ilerletmesini bekliyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez"
03-03-2025 21:22

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez. Avrupalı dostlarımızın da bu hakikatle artık yüzleşmesini, vizyonel bir bakış açısıyla tam üyelik sürecimizi ilerletmesini bekliyoruz" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen "Büyükelçilerle İftar" programında konuştu. İftara iştirak edenlere teşekkür eden Erdoğan, bu buluşmaya vesile olan AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığına da teşekkürlerini iletti. Ramazan ve orucun adece bir ay boyunca aç ve susuz kalmak olmadığını dile getiren Erdoğan, "Ramazan ve oruç merhum bir şairimizin ifadesiyle ‘insanların her yıl bir ay süreyle katıldığı bir ruh şölenidir.’ Bu ruh şöleninde bir taraftan kendi iç alemimize doğru deruni bir yolculuğa çıkarken, diğer taraftan da yakın çevremizden başlayarak dışarıya doğru bir yolculuk gerçekleştiriyoruz. Ramazan-ı Şerif boyunca yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı daha fazla yüceltirken, dünyanın dört bir ucundaki ihtiyaç sahiplerinin yaşadıklarını da kalbimizde hissetmeye çalışıyoruz. Elimizdeki tüm imkanlarla o kardeşlerimize ulaşmanın, Ramazan sevincimize onları da ortak etmenin gayretindeyiz. Rahmeti, bereketi ve huzuruyla Ramazan iklimi sadece İslam ülkelerini değil, en ücra köşesine kadar tüm dünyayı kuşatmıştır. Şu an etrafında bir araya geldiğimiz sofra bir insanlık sofrasıdır. Bu sofra Ramazan’ın ruhuna can veren bir muhabbet sofrasıdır. Türkiye’nin bütün gönül dostlarını 16’ıncı kez buluşturan bu soframızın bölgemizde ve dünyada barışa vesile olmasını temenni ediyorum" diye konuştu.


Ramazan’ın temsil ettiği değerlere hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyulan günlerden geçtiklerini belirten Erdoğan, "Koronavirüs salgınıyla başlayan, daha sonra patlak veren savaşlarla iyice derinleşen ekonomik sıkıntıların dünyanın birçok ülkesinde halen devam ettiğini görüyoruz. Bunun olumsuz yansımalarına siyasi istikrarsızlıklardan sosyal barışın zedelenmesine, kutuplaşmanın artmasından marjinal konumda kalması gereken ırkçı ve aşırı sağcı partilerin önlenemez yükselişine kadar geniş bir yelpazede şahit oluyoruz. İslam düşmanlığı, göçmen karşıtlığı, ticaret savaşları ve çatışmalar, kural ve hukuk temelli uluslararası sistemi çıkmaza sürüklüyor. Küresel güvenlik mimarisine ve kural temelli sisteme güven azaldıkça maalesef tedirginlik artmakta, her koyun kendi bacağından asılır anlayışı yayılmakta, orman kanunları öne çıkmaktadır. Gücü elinde bulunduranın zayıfı tahakküm altına alması, ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Dikkatinizi çekiyorum. Zayıfın, mağdurun, mazlumun, güçsüzün hakkını arayabileceği kapılar maalesef teker teker kapanıyor. Kelimenin tam anlamıyla altta kalanın canının çıktığı daha adaletsiz, daha acımasız bir uluslararası gerçeklik inşa ediliyor" şeklinde konuştu. "Üzülerek söylemeliyim ki askeri, siyasi patlamalar olacaktır"


Artan yabancı düşmanlığının, terörizmin, faşist partilerin ve hemen her krizin süratle çatışmaya evrilmesinin bu yeni gerçeklikten bağımsız olmadığını ifade eden Erdoğan, "Şayet önüne geçilmezse bunun varacağı yer üzülerek söylemeliyim ki askeri, siyasi patlamalar olacaktır. Bunun işaretleri şimdiden görülmeye başlanmıştır. Dolayısıyla sorunları zamana bırakarak, sorunlara gözlerimizi kapatarak, gelen tehlikeye kayıtsız kalarak hiçbir yere varamayız. Dünya beşten büyüktür şiarıyla verdiğimiz mücadele bırakın sorun çözmeyi, kendisi sorun üreten işte bu küresel sistemin yerine daha kuşatıcı bir yapının inşası içindir" dedi. "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisine sahip bir İslam ülkesinin bulunması ihtiyaçtan öte artık bir zorunluluktur"


Küresel karar alma mekanizmalarının dünyanın değişen şartlarına uyum sağlamasının vaktinin çoktan geldiğine dikkat çeken Erdoğan, "En basitinden dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Müslümanların artık karar alma süreçlerinde hak ettikleri şekilde temsil edilmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisine sahip bir İslam ülkesinin bulunması ihtiyaçtan öte artık bir zorunluluktur. Ancak 5 daimi üyenin adaleti esas alan bir güç paylaşımına gitmek yerine güç temerküzüyle sorunları bastırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Şurası unutmasın, unutulmasın ki bu değişim dalgasına direnildikçe sorunlarımızın hem sayısı hem de ölçeği büyümeye devam edecektir. Tabii bizim bütün bu gerçekleri açık yüreklilikle dillendirmemizin kimi dostlarımızı memnun etmediğinin bilincindeyiz. Ama biz dost acı söyler prensibine yürekten inanan bir ülkeyiz. Eleştiriye uğrasak dahi hakkı, hakikati ve tüm insanlık için en doğru olanı söylemekten geri durmadık, bundan sonra da geri durmayacağız" ifadelerine yer verdi.


Krizlerle çevrili bir coğrafyada enerji güvenliğinden terörle mücadeleye, gıda güvenliğinden kalkınmaya kritik roller üstlendiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayısını 22 yılda 163’ten 262’ye çıkardığımız dış temsilciliklerimizle 5 kıtada, 170 ülkede 63 ofisiyle faaliyet gösteren TİKA’mızla, 55 ülkede eğitim faaliyeti yürüten Türkiye Maarif Vakfımızla, Yunus Emre Enstitüsü, AFAD, Kızılay, Anadolu Ajansı gibi kurumlarımızla nerede bize ihtiyaç varsa orada olmanın gayretindeyiz. İyi günde dost ve kardeş bildiğimiz insanların kötü günlerinde de yanlarında olmaya çalışıyoruz. 500 yılı aşan köklü diplomasi tecrübemizin rehberliğinde krizleri çözmenin, insani dram, zulüm ve mağduriyetleri sona erdirmenin peşindeyiz. Bu süreçte ilkemiz şudur; mazluma da, zalime de kimlik sorulmaz. Biz kriz bölgelerine bakarken etnik aidiyetleri, ilaçları, renkleri, kökenleri değil, yalnızca el uzatılması gereken insanları görürüz. Gazze’de nasıl insanlığın vicdanı olmaya gayret ediyorsak, Ukrayna’daki sivil kayıpların önüne de aynı hissiyatla geçmenin mücadelesini veriyoruz" dedi. "Muhtemel bir çözümün ne Rusya’sız ne Ukrayna’sız olabileceğine inanıyoruz"


Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteği sürdürürken muhtemel bir çözümün ne Rusya’sız ne Ukrayna’sız olabileceğine inandıklarını vurgulayan Erdoğan, "İlk günden bu ateşe körükle gitmeden krize çözüm üretmeyi amaçladık. İstanbul süreci, Karadeniz tahıl girişimi, esir takası gibi inisiyatiflerle savaş şartlarına rağmen müzakere ve uzlaşının mümkün olabileceğini gösterdik. Savaşan taraflardan herhangi birini dışlayan formüllerin sonuçsuz kalacağını her vesileyle dile getirdik. Gelinen noktada bu yaklaşımların ne kadar gerçekçi ve isabetli olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. Şu gerçeği bugün bir kez daha tekrarlıyorum. Kalıcı barış ancak adil ve onurlu bir barışla mümkündür. Bunun yolu da iki tarafın temsil edildiği bir müzakere sürecinden geçiyor. Bölgemizin kana, çatışmaya ve gözyaşına doyduğunu artık herkesin, tüm tarafların görmesini ümit ediyoruz. Tek bir masumun dahi ölmemesi için müzakerelere ev sahipliği dahil her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum" diye konuştu. "Geçici ateşkesle yeşeren umutların İsrail’in hukuk tanımaz ve şımarık tavırlarıyla tekrar solmaya başladığını görüyoruz"


Filistin halkının bu Ramazan ayını da maalesef acıyla, hüzünle, Gazze’de kaybettikleri 61 binden fazla canının üzüntüsüyle karşıladıklarını söyleyen Erdoğan, "Geçici ateşkesle yeşeren umutların İsrail’in hukuk tanımaz ve şımarık tavırlarıyla tekrar solmaya başladığını görüyoruz. Netanyahu hükümeti zaten kırılgan olan ateşkes anlaşmasını istismar etmek için her yola başvuruyor. İsrailli bakanların Batı Şeria’yı ilhak çağrıları yetmezmiş gibi bir de Mescid-i Aksa’yı hedef alan kışkırtmalarıyla İsrailli yetkililer ateşle oynamaktadır. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın kırmızı çizgimiz olduğunu bugün bir kere daha muhataplarına önemle hatırlatmak istiyorum. Gazzeli kardeşlerimizi doğdukları, büyüdükleri ve uğruna hayatlarını feda ettikleri topraklarından söküp atmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Gazzelilerin öz yurtlarında barış ve huzur içinde yaşamaları için elimizdeki tüm imkanları seferber etmiş durumdayız" şeklinde konuştu.


Gazze’ye insani yardımda bulunan ülkelerin başında geldiklerinin altını çizen Erdoğan, "Bugüne kadar yaklaşık 100 bin ton yardımı dost ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye ulaştırdık. Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi dahil ilgili uluslararası mekanizmaların işletilmesi için gayret gösterdik. Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davaya müdahil olma başvurusunda bulunduk. Yürüttüğümüz diplomatik temasların da katkısıyla 9 ülke daha Filistin’i tanıdı. Önümüzdeki dönemde bu sayının daha da artacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı. "İsrail bölgede istikrarsızlık üreterek kendi güvenliğini sağlayamaz"


İsrail’in bölgede istikrarsızlık üreterek kendi güvenliğini sağlayamayacağına dikkat çeken Erdoğan, "1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kurulmadan İsrail de aradığı huzura kavuşamayacaktır. Filistin halkını destekleyeceğimiz gibi Kudüs’ün özellikle Harem-i Şerif’in tarihi statüsüne riayet edilmesinin de takipçisi olacağız" ifadelerine yer verdi. "Suriye’nin vücut bulması için gösterdiği gayretleri takdirle karşılıyor, kendilerine gereken her türlü desteği sağlıyoruz"


Suriye’de 8 Aralık’ta Esad rejiminin devrilmesiyle yeni bir dönem başladığını hatırlatan Erdoğan, "Toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini sağlamış, farklı kimliklerin yan yana yaşadığı, tüm komşuları için güven ve istikrar kaynağı olan bir Suriye’nin inşası en büyük temennimizdir. Yeni yönetimin böyle bir Suriye’nin vücut bulması için gösterdiği gayretleri takdirle karşılıyor, kendilerine gereken her türlü desteği sağlıyoruz. 13 yılı aşan çatışmaların Suriye’ye maliyeti 1 milyon can kaybı ve 500 milyar dolara yaklaşan devasa bir faturadır. Dünyadaki hemen hiçbir ülkenin böyle ağır bir yükün altından tek başına kalkması mümkün değildir. Hepimizin Suriye halkının ülkelerini yeniden ayağa kaldırma çabalarına güçlü destek olması gerekiyor" açıklamasında bulundu.


"Suriye’deki etnik ve dini aidiyetleri kışkırtarak bu ülkenin istikrarsızlığından medet umanlar hedeflerine ulaşamayacaklarını bilmelidir" diyen Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:


"Bölgemizin bir asır önce olduğu gibi tekrar yeni haritalar üzerinden dizayn edilmesine, parçalanmasına, ayrıştırılmasına müsaade etmeyeceğiz. Pusuda bekleyenlere, ellerini ovuşturanlara fırsat vermeyeceğiz. Terörsüz Türkiye hedefiyle yürüttüğümüz çalışmaların amaçlarından biri de işte bu kirli ve kanlı planlara engel olmaktır. Kimlerin ne yapmaya çalıştığının gayet farkındayız. Kulaklara fısıldanan senaryoları da çok iyi biliyoruz. Unutulmasın ki emperyalist senaryolara figüranlık yapanların akıbeti eninde sonunda buruşturulup bir kenara atılmaktır. Yakın tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Tarihin tekerrür etmesi istenmiyorsa izlenmesi gereken yol bellidir. Türkiye olarak güvenliğimize yönelik her türlü tehdidi kaynağında etkisiz hale getirme kudretine hamdolsun ziyadesiyle sahibiz. Bu kapasitemizi hiç tereddüt etmeden pek çok kez gösterdik. Ne ülkemizin ne bölgemizin geleceğine teröre yer olmadığını herkesin anlamasını, kabullenmesini, sonu ısrarla bitecek ham hayaller peşinde koşmak yerine planlarını buna göre yapmasını tavsiye ediyoruz."


Güney Kafkasya’da refah ve istikrar için çabalarını yoğunlaştırdıklarını aktaran Erdoğan, "Ermenistan’la normalleşme sürecini ilerlettiğimiz gibi Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışı tesis edecek bir anlaşmayı bekliyoruz. Doğu Akdeniz ve Ege’deki istikrar ortamının korunmasını arzu ediyoruz. Komşumuz Yunanistan’la münasebetlerimizde karşılıklı adımlarla tesis ettiğimiz olumlu atmosferin muhafazasından yanayız. Balkanlar’daki istikrarın korunması için elimizden gelen katkıyı sunuyoruz. Ata yurdumuz Orta Asya’daki kardeş cumhuriyetlerle her alanda yakın ilişkilerimiz sürüyor. Türk Devletleri Teşkilatı’yla birlikte iş birliğimiz daha da derinleşmiştir. Bunu ilerletmekte kararlıyız. Uzaktaki gönül coğrafyamızda ilişkilerimizde Asya, Latin Amerika ve Afrika politikalarımızın somut sonuçlarını alıyoruz" diye konuştu. "Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez"


Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak Avrupa Birliği’ne üyelik sürecini stratejik öncelikleri olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, "Son dönemde yaşanan gelişmeler Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye’nin hak ettiği şekilde yer almadığı bir Avrupa’nın küresel bir aktör olarak varlığını sürdürmesi giderek imkansız hale geliyor. Açık söylemek gerekirse Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez. Avrupalı dostlarımızın da bu hakikatte artık yüzleşmesini vizyonel bir bakış açısıyla tam üyelik sürecimizi ilerletmesini bekliyoruz" dedi.


İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılığın milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı Batılı ülkeleri zehirli bir sarmaşık misali sardığını söyleyen Erdoğan, "Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik menfur saldırıların fikir özgürlüğü bahanesiyle meşrulaştırılması asla kabul edilemez. Milyarlarca insanın mukaddesatını hedef alan çirkin provokatif ve alçak eylemlerin mutlaka önüne geçilmelidir. Bu yıl devralacağımız İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi dönem başkanlığımızda İslam düşmanlığıyla mücadelemizi aktif şekilde sürdüreceğiz. Bu vesileyle bugün burada temsil edilen birçok ülkenin terörle mücadelemize verdikleri desteği memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.


Erdoğan, büyükelçilere Antalya Diplomasi Forumu’nun 11-13 Nisan tarihleri arasında yapılacak 4. toplantısını takip etmelerini de tavsiye etti.



HABER KAYNAĞI : İHA
Editor : Haber Merkezi
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER