İzmir ve İstanbul’da çeşitli ulusal gazete ve televizyonlarda spor muhabirliğinden üst düzey yöneticiliğe kadar görev yaptıktan sonra Muğla’nın Datça ilçesine yerleşen 38 yıllık gazeteci Sedat Kaya’nın doğada çektiği makro arı, böcek, kelebek ve sinekleri bu kadar yakından gördünüz mü?
Sedat Kaya, efsane Maraton ve Televole programlarının yapımcılarından, bugün adı Beinsport olan Lig Tv'nin kurucularından biri.
Datça’ya yerleştiğinden bu yana emeklilik hayatı yaşamayıp yine medyanın içinde kalan, gördüğü yanlışların üzerine giden, iğneleyici, onarıcı tenkitleriyle öne çıkan, asparagas haberciliğe savaş aşmış biri olarak tanınan Kaya’nın doğada çektiği böcek ve çiçek fotoğrafları birer harika görsel oluşturuyor.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA FOTOĞRAF MAKİNAMA TEKRAR KAVUŞTUM
Yaşantısı boyunca mütevazi bir hayatı olmasını istediğini belirten Kaya şu anda yaşadığı Datça ile ilgili, ““Datça'nın aslında eski bir köyünde yaşıyorum. Muğla Büyükşehir olduğu için artık mahalle demek bile içimizden gelmiyor. Çünkü bulunduğum ortam doğanın içi sayılır. Özellikle salgın günlerinde fotoğraf makinamı alıp, kendimi doğaya vurdum. Benim gibi yıllarını beton bloklar arasında geçirmiş, plazalarda çalışmış biri için doğa başka bir dünya. Ciddi bir özgürlükle karşı karşıyayım. Binlerce böcek, sinek, sürüngen ve daha niceleri ile günlerim geçiyor. Onlarla aynı gökyüzü altında uyuyup, aynı havayı soluyup, aynı suyu içtiğimiz hep aklımda. Zaten bunları bire bir yaşıyorum. Doğada benim su içtiğim çeşmeden onlar da aynı şekilde yararlanıyor” dedi.
DÜNYA DEDİĞİMİZ YUVAMIZDA ONLARLA BİRLİKTE YAŞIYORUZ
Doğada birlikte yaşadığı tüm canlılarla uzaydan gelecek kozmik bir tehlike ya da bir iklim krizinde aynı kaderi paylaşacaklarını da savunan Kaya, “Bizler doğayı terkedip, devasa kentlere sığınınca, hem özümüzden, hem onlardan uzaklaştık. Oysa yıllar önce aynı mahalledeydik. Bunu unutmuştuk. İşte bu düşüncelerle doğadaki farklı yaşamları fotoğraflamaya çalışıyorum. Bundan da müthiş zevk alıp büyük keyif duyuyorum. Bu benim için amatör bir hobi. Ama aynı zamanda çok önemli bir terapi. O büyük şehir stresini atmak gerçekten kolay değil. Kafamda tasarladığım bir fotoğrafı çekebilmek için inanın çok uzun süreler beklediğim oluyor. Aslında ben o kadar sabırlı insan değilim. Her şey bir an önce olsun bitsin diyen gerçekçi bir insanım. Şu andaki yaptıklarım eski yaşantımla ciddi anlamda örtüşmüyor. Bunları yapabileceğimi hiç düşünmezken kendimi yapar buldum. Bu da demek ki benim başka bir özelliğimmiş” diye konuştu.
DOĞAL YAŞAM FOTOĞRAFÇILIĞI ÖNCELİKLE SABIR İSTİYOR
Gazetecilik yaşamı boyunca saniyelerle yarıştığını belirten Kaya şunları söyledi: “Bir kuş, arı, karınca ya da başka canlının makro fotoğraflarını çekmek için sabırla beklemek gerekiyor. Bazen bir kare için saatlerce bekliyorum. Genelde beklediğime değiyor. Çünkü çektiklerimi sonradan izlediğimde büyük keyif alıyorum. Bazen bir böcek geliyor karşıma, profesyonel bir model gibi poz veriyor. Allahhh diyorum çünkü karşımda dünyanın en tanınmış fotomodelinden daha önemlisi duruyor. O fotoğrafları çekerken övgüler diziyorum karşımdaki yeni sevgilime. Kendimi onları koruma altına alma zorunluluğu hissediyorum.”
BU FOTOĞRAFLAR İÇİN ÖNCE ÇEVCREYİ ÇOK İYİ TANIMAK GEREKİR
Sedat Kaya makro çekimlerle ilgili tiyolar da vererek, “Fotoğraf çekilecek çevreyi tanıyıp, iyi bir gözlem yeteneğine sahip olmak da önemli. Örneğin böcekler genelde diğer canlılar gibi sulak alanlarda yoğunlaşıyor. Bu alanlarda hiç canlıyı rahatsız etmeden, korkutmadan çekim yapabiliyorsunuz. Kelebek, arı çekmek istiyorsanız, çiçeğin bol olduğu ortamları seçeceksiniz. Bir de çekim yapacağınız zaman dilimi önemli. Sabah erken saatlerde tüm canlılar aç ve susuz oluyor. İşte o anlarda ya su kenarlarında, ya çiçeklerin üzerinde bol miktarda beslenmekte olan börtü böcek görebilirsiniz. Onların doğal ortamının bir parçası gibi hareket ederseniz, sizi yadırgamıyorlar. Zaten bir süre sonra sizden zarar gelmeyeceğini anlıyorlar. Hatta bazen sanki özel poz verenler bile oluyor” diye konuştu.
TAYYARE BÖCEĞİ OMZUNDA ÇİFTLEŞTİ
Börtü böcek ortamlarında gereken güveni verdikten sonra her türlü canlının sizi bir tehdit görmediğini de söyleyen Kaya, “Örneğin birgün iki tayyare böceği omuzumda çiftleşti. Aslında kaçırılmayacak bir kareydi ama kıpırdasam, rahatsız olacaklar, öylesine bekledim. Yine bir başka gün, orman yolunda, önde bir anne keklik ile arkasında tek sıra dizilmiş 6 tane yavrusu sanki resmigeçit yapar gibi önümden geçti. Yavrular henüz yeni doğmuş, tüyleri bile yoktu. Benden en fazla 2 metre uzaktalar. Fotoğraf çekmek için harika bir görüntü. Ancak, o yol köy minibüslerinin de geçtiği bir yol ve trafik zaman zaman yoğun oluyor. Fotoğraf çekmek yerine onları yoldan uzaklaştırmayı seçtim, çalıların arasında kayboldular. Hemen sonra da bir minibüs geçti tam o noktadan. İyi ki fotoğraf çekmemişim dedim” ifadelerini kullandı.
ÇEKMEK BÜYÜK AMA BİLGİSAYARDAN İZLEMEK DAHA BÜYÜK ZEVK
Sahada fotoğraf çekerken fotoğraf makinesinin objektifinden gördükleriyle kaldığını, fotoğrafları bilgisayara yükleyip, büyük ekranda yakın plan izleyince kendilerini başka dünyada hissettiğini de belirten Sedat Kaya’nın sözlerinin devamı şöyle: “İster inanın ister inanmayın kendimi hiç bilmediğim, farklı bir dünyada buluyorum. Çektiğim fotoğraflarda gözle görülmeyen detaylar ortaya çıkıyor. Örneğin bir arının bacaklarında taşıdığı artık ne olduğunu bilmediğim polen mi yoksa başka bir şey mi bunları tane tane görebiliyorum. Her şey rengarenk, çok renkli, çok sesli bir dünya. İnsanı gerçekten büyülüyor ve bu dünyanın gerçek sahipleriyle kısa sürede arkadaş oldum adeta. Hani Navaho Kızılderililerinin şarkılarında söylediği gibi. “Yeryüzünün sonuna gittim, gökyüzünün sonuna../ Dağların sonuna gittim./ Sonuna gittim, ormanın./ Ağaçların sonuna. /Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım.”
Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)