Rotamız daha biz gezerken bile eski dönemlerde olduğu gibi nemden kibritin bile yanmadığı söylenen bir yere tanık olduğumuz Sinop Cezaevi’nde. Gezerken içimin kan ağladığı Ulucanlar Cezaevi’nin ardından, yine herkesin içini buran, burmaktan öte yüreğini acıtan ve en ilginci de “Burası Anadolu'nun Alkatrazı, girilir ama çıkılmaz” denilen Sinop Cezaevi’nde. Tabii ki Ulucanlar idamlarıyla çok daha hüzünlü, iç acıtan bir yer. Ama gelin görün ki Sinop Cezaevi’nde de Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Kerim Korcan, Eşber Yağmurdereli, Burhan Felek, Osman Deniz, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel ve Refi Cevat hapis yatmış. İşin bir başka ilginç yanı da aynı Ulucanlar’da olduğu gibi burası da Parmaklıklar ardında isim dizi çok tutulan ve izlenenler arasındaki yerini almıştı.
CEZAEVİNİN TARİHİ
Üç yanı denizle çevrili olup Sinop Kalesi duvarlarının içerisinde yer alan cezaevi yaklaşık 4000 yıl önce Gaskalılar tarafından yapılmış. Yunanlılar, Pontu, Roma, Bizans, Selçuklu ve devamında da Osmanlılar kaleyi koruyup güçlendirmiş. Kalenin cezaevi olarak kullanımının 1568 yılına dayandığı belgelerde var. Evliya Çelebi seyahatnamesinde, “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar" ifadelerinin de yer aldığı kayıtlara geçmiş. Yine tarihe yansıyan bilgilere göre kalenin arkeolojik verilere göre yapının Hellenistik dönemde yapıldığı biliniyor. İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi 1887 yılına rastlıyor. O dönem Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa tarafından yeni binalarla birlikte, hamam da eklendi. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapıldı. Kesme taştan yapılmış tarihi cezaevi, U planlı bir yapı. Her bölümü yüksek avlu duvarlarıyla ayrılmış üç kısımdan oluşan yapıda 28 koğuş ve birkaç atölyeler de bulunuyor.
1999 yılında kapatılan cezaevi 2000'de müzeye çevrildi.
BURAYA SAĞLAM GİRİLİR TABUTLA ÇIKILIR
Burası "Girilir ama çıkılmaz" denilen, "Anadolu'nun Alkatrazı” diye tanımlanan, nemden kibritin bile yanmadığı bir yer. Mahkumların çürümek veya ceza sürelerini tamamlayamadan ölmekle karşı karşıya kaldıkları dile getirilen, kaçmanın imkansız olduğu, üç tarafı denizle çevrili bir hapishane.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde bu zindandan şöyle bahsediyor: "Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”
Sinop Kalesi ortadan bir duvarla önce ikiye, sonrasında da bölümlerden biri yeni bir duvarla tekrar ikiye ayrılmış. Bu kalenin dörtte birlik bölümü ise cezaevi haline getirilmiş.
SADECE SABAHATTİN ALİ DEĞİL BİRÇOĞU ORDAYDI
Cezaevini ünlü kılan aslında içinde kalan mahkumlar. Burada yatanlar arasında ilk akla gelen Atatürk’e hakaret içeren bir şiir yazdığı gerekçesiyle Sabahattin Ali olsa da; Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Kerim Korcan, Eşber Yağmurdereli, Burhan Felek, Osman Deniz, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel, Refi Cevat, Hüseyin Hilmi, , Celal Zühtü Benneci gibi isimler de unutulmamalı. Nazım Hikmet’in de Sinop Cezaevinde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda ne kesin bin belge ve de bilgi bulunmuyor.
Ünlü yazar Sabahattin Ali, en ünlü şiirlerini 14 aylık cezasını çektiği hücresinde yazmış. “Aldırma Gönül”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, “Dışarıda Mevsim Baharmış”, “Hapishane Şarkısı” şiirleri ile bir öykü olan “Duvar” bunlardan bazıları.
Refik Halid Karay’ın Şaka isimli öyküsü de burada yazılmış.
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA
Sabahattin Ali, Türk edebiyatına unutulmaz eserler bırakmış bir yazar. Yazarın bazı şiir ve öykülerinde Sinop Cezaevi’nden izler var. Tek kişilik koğuşunun duvarında Aldırma Gönül isimli şiiri yerli yerinde duruyor.
ALDIRMA GÖNÜL
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma.
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma.
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma.
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma.
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma.
PARMAKLIKLAR ARDINDA DİZİSİ SES GETİRDİ
Tarihi Sinop Cezaevi, konusu cezaevinde geçen dizi ve filmlerin gözdesi haline geldi. Pardon, Firar, İdam, Parmaklıklar Ardında, Tatar Ramazan gibi film ve dizilere ev sahipliği yapan Sinop Cezaevi'nde çekilen bu filmler sonrasında, tarihi mekan turistlerin akınına uğradı. 3 sezon süren ve 106’ncı bölümle sonlanan Selda Alkor’un başrolünü oynadığı “Parmaklılar Ardında” dizisinin jenerik müziği, sözleri Sabahattin Ali'ye ait olan ve ilk kez 1977 yılında Edip Akbayram tarafından seslendirilen, dizi müziğinde ise Kibariye'nin söylediği "Aldırma Gönül" şarkısıydı.
Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)