Kültür Sanat

ORMANCI TÜRKÜSÜ “AĞIT” AMA HERKES OYNUYOR  

Zamanla bazı ağıtların evrim geçirerek oyun havası olarak çalındığını biliyoruz. İşte Muğla’nın Ormancı Türküsü de böyle ağıtlardan birisi. Menteşe ilçesinde tarihi Belen Değirmeni Restoranına gelenler müzeyi andıran yerde Ormancı Türküsünün bestekarı Tahir Erdinç ve ağıtı yakan eşi Zariye Erdinç’in maket heykelleri ve türkünün geçmişini öğrenebiliyor.

ORMANCI TÜRKÜSÜ “AĞIT” AMA HERKES OYNUYOR   
02-08-2024 12:27
05-08-2024 10:57
MUĞLA

Anadolu sürekli bebek, asker ve trajik genç ölümlerin arkasından ağıtların üretildiği topraklar oldu. Zamanla bazı ağıtların evrim geçirerek oyun havası olarak çalındığını biliyoruz. İşte Muğla’nın Ormancı Türküsü de böyle ağıtlardan birisi. Menteşe ilçesinde tarihi Belen Değirmeni Restoranına gelenler müzeyi andıran yerde Ormancı Türküsünün bestekarı Tahir Erdinç ve ağıt yakan eşi Zariye Erdinç’in maket heykellerinin yanında yemeklerini yerken restoran işletmecisi Hasan Şimşek’ten Ormancı Türküsü ile ilgili gerçekleri de dinleme fırsatı buluyor.

 

GEVENES’İN 150 YILLIK DEĞİRMENİ

Muğla'da, "Ormancı" türküsünde adı geçen Gevenes’deki 150 yıllık tarihi değirmen, restore edildikten sonra sergilenen antika eşyaları ve yapılan sanatsal çalışmalarla sıra dışı bir kültür sanat merkezi haline dönüştü. Restorandan çok müzeyi andıran yerde Ormancı Türkü’nde yer alan değirmen hala çalışır vaziyette odanın başköşesinde duruyor. Değirmenin yanında da ressam ve heykeltıraş Hasan Şimşek’in yaptığı Ormancı Türküsünün bestekarı Tahir Usta (Erdinç) ve ağıt yakan eşi Zariye Erdinç’in maket heykelleri. Oda gerçek bir müze. O dönemin insanları, kullandıkları eşyalar ve fotoğraflar bulunuyor.

 

ORMANCI TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

Muğla’nın Gevenes Köyü’nde 1922 yılında dünyaya gelen Mustafa Şahbudak, ağa çocuğudur. Köy Muhtarı Tevfik Cezayirli, Mustafa’nın en yakın arkadaşıdır. İki ormancılı köye Marmaris’ten üçüncüsü, Mehmet İn atanır. Önceki ormancılar kaçak ağaç kesmelere ufak tefek rüşvetlerle göz yumarlar. Yeni ormancı yakaladığına basar cezayı. Muhtar Tevfik Cezayirli’nin akrabasına ceza yazınca aralarında husumet doğar. 1946 Temmuz’unda Ağa Mustafa Şahbudak’a gelen iki müfettiş yer içer ve kahvelerini içmek için Belen Kahvesi’ne geçerler. Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik Cezayirli’nin dama oyunları meşhurdur ve yeniden damaya otururlar.

 

HER ŞEY ORMANCI SARI MEMET’İN BEKÇİ İSTEMİSİYLE BAŞLAR
Oyun sırasında ‘Sarı Memet” lakaplı yeni ormancı gelip bir gün önce komşu Çiftlik Köyü’nde çıkan yangının tutanaklarını Yatağan’a göndermek için muhtardan bekçiyi ister. Ormancıyı eline düşüren muhtar, “Olmaz, bekçi seçimlerin (1946) evrakı Yatağan’a götürecek” diyerek bekçiyi vermez ve ormancıyı dışlar. Ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar. Muhtar Tevfik Cezayirli, “Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et” der. Ormancı evine gidip iki kadeh içki alarak cesaretlenip kahveye geri döner, dama masasına bir yumruk atar. Ağa Mustafa Şahbudak, müfettişlerin yanında buna tahammül edemeyip olaya müdahale eder. Köylüler, ormancıyı sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı bağırarak küfürleri sürdürünce Ağa iyice sinirlenip ormancının üzerine yürür. Ormancı Mehmet, kamasıyla Mustafa Şahbudak’ı kolundan yaralayınca Mustafa Şahbudak ormancıyı korkutmak için belindeki tabancayı çıkarır, yere ateş eder.

 

ORMANCI KAÇMAYA BAŞLAR

Ormancı korkuyla kaçmaya çalışırken, Mustafa Şahbudak durması için bir el daha ateş eder. İkinci atışta Mehmet İn, yere düşer ama kurşun arka cebindeki tabakaya denk geldiğinden ona bir şey olmaz ama Mustafa Şahbudak, kaza kurşunu ile dostu Tevfik’i vurmuştur. Tevfik’i, tahta bir kızak üzerinde 23 kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesi’ne götürürler. Tevfik, çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey’e, ”Babamın selamı var, bu adamı iyileştir” diye yalvarır. Doktor Veli Bey, ‘O ölecek, önce senin kolunu saralım’ diye yanıt verir. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa’yı yanına çağırarak, ”Ben ölüyorum, hakkını helal et” dedikten sonra can verir. Mustafa Şahbudak cezaevine gönderilir. Yıllardır her şeyi unutmaya çalışan Mustafa’ya bir gün arkadaşları, Tahir Usta adında bir değirmenciden bahsederler. Bu değirmenci, annesinin akrabasıdır. Değirmenci Tahir Usta aynı zamanda türkü de bestelemektedir. Gevenes Köyü’nde yaşanan bu acı olay, Tahir Usta tarafından bestelenmiştir. Düğünlerde okunan, herkesin diline düşen türkü, Ormancı’dır…

CİNAYET SONU YAKILAN TÜRKÜDEKİ DEĞİRMEN

Tatbiki Güzel Sanatlar Tekstil Bölümü mezunu, heykeltıraş ve ressam Hasan Şimşek değirmen ve yakılan ağıtın hikayesini YENİ SAYFA’ya işte yukarıdaki gibi anlattı. Şimşek mekanıyla ilgili, “Salgın öncesinde buraya kahvaltı ya da yemeğe gelenler içeri girince yemeği unutup fotoğraf çekmeye başlıyor. Burada bazı dizi filmleri de çekildi. Ormancı Türküsündeki cinayet buraya yakın Belen Kahvesi’nde işleniyor. Türküsü, daha doğrusu ağıtı ise burada yakılıyor. Köyün eski ismi Gevenes. Türkü’nün ikinci kıtasındaki Gevenez’in ortasında değirmen döner denilen değirmen burası. 150 yıllık yer. 1974’e kadar çalışmış, şu anda eksiksiz çalışır durumda. 12 yıl önce valilik tarafından restore edilmiş. Keman çalan kişi Ormancı Türküsü’nün bestekarıTahir Usta (Erdinç), yanındaki de eşi dönemin ağıt yakıcısı Zariye Hanım. Tahir Usta, Muğla’nın Aşık Veysel’i diyelim” dedi.

 

103 TÜRKÜSÜ VAR AMA MUĞLALI TANIMIYOR
Tahir Erdinç’in Ormancı Türküsü gibi daha 103 meşhur türküsü olduğunu fakat Muğlalıların kendisini tanımadığını da söyleyen Şimşek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında Muğla’nın Aşık Veysel’i derken çok üzülüyorum. Çünkü Kemancı Tahir Erdinç’i Muğlalı tanımıyor. Sivaslı, Aşık Veysel’i bilmez mi? Kırşehirli, Neşet Ertaş’ı tanımaz mı? Denizlili, Özay Gönlüm’ü bilmez mi? Kemancı Tahir Erdinç’in 103 tane türküsünün hepsini biliyorlar ama kendisini tanımıyorlar.

40’lı yıllarda askerde bando takımında olan Tahir Usta nota öğrenir. Asker dönüşü Muğla’da bando takımında görev alır. 40’lı yıllarda notayla çalıp söyleyebilen, kendi kemanını kendi yapan müthiş bir ustadır. Bağlama, kaval, zurna ve cura yapmaya benzemez. Kendine has özellikleri olan bir çalgı ve Usta bunu kendi başına çözmüş.”

 

ZARİYE HANIM AĞIT YAKIYOR
Tahir Usta’nın bütün türkülerini eşi Zariye Hanımın yaktığını da anlatan Hasan Şimşek, “Zarihe Hanım bu ağıtları yazmadancenazelerde ağıt yakıyor. Bu gelenek Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Muğla’da da var. Biz ölülerimiz arkasından ağıt yakarız. Ölüm ecel ile bile olsa bunu yaparız. Aslında İslamiyet ölünün arkasından ağıt yakmayın, ruhu rahatsız olur der. Ama biz hala yapıyoruz. Neden? Çünkü Orta Asya Türklerin Şaman kültürünün devamı ve biz bunu devam ettiriyoruz. Zariye Hanım’ın en büyük özelliği ecelli ölümlere değil de cinayetli ölümlere çağırılması. Örneğin Belen’de bu cinayet işlenmiş ve kendisine haber veriliyor. Akşam gelip kapıda ne oldu diye soruyor. Olay nasıl olduysa anlatılıyor kendisine. Kadın içeriye bir giriyor, cinayeti görmüş ve yakınını kaybetmiş gibi ağıta başlıyor. Ne gördü ne de öldürülen yakını. Bunlar tiyatrocu. Sesleri güzel ve beden dilini iyi kullanıyorlar” diye konuştu.

 

AĞIT YAKMANIN EDEBİ VE TIBBİ YÖNLERİ VAR

Araştırmalarında ağıt yakmanın edebi ve tıbbi yanı olduğunu da söyleyen Şimşek, “Örneğin gelip sizin yanınıza oturuyor. Küçük yerde herkes birbirini bilir ve dolayısıyla sizi tanıyor. Size de hemen orada ölmüş anne, baba, evlat, kardeşinize de özelağıt yakıp sizi ayrı ağlatıyor. Beni ayrı, ötekini ayrı ağlatıyor. Odada 50 kişi varsa ellisine de özel ağıt yakıyor. Bunu gönüllü yapıyor. Ağlayan insan rahatlar. Üzülen insan kalp krizi bile geçirir, inme olur. Aslında bu anneler o günün psikologlarıdır. Yaptığı da toplu terapi. Meditasyon yapıyor aslında bilmeden” dedi.

 

AĞITLARDA OYNAMAYA BAŞLADIK
Anadolu’nun sürekli bebek, asker ve trajik genç ölümlerin arkasından ağıtların üretildiği topraklar olduğunu ama zamanla bazı ağıtların evrim geçirerek oyun havası olarak çalındığını hatırlatan Hasan Şimşek şunları söyledi:
“Kadın ağıt yakıyor, kocası müzisyen. Usta; Çine, Aydın, Milas, Muğla’da, yani 100 kilometrelik alanlarda düğünlerde çalgıcılık yapıyor. Düğünlere gidip karısının ağıtlarını çalıp söylüyor. Ama kimse düğünde ağlamak istemez. Usta da bu ağıtları alıyor, kemanıyla hareketli çalıyor. Hareketli çalınca da ağıtla başlayan sözler zeybek oyununa dönüyor. Türkiye’de sadece bizim köy Ormancı Türküsüyle oynamaz. Çünkü bu köy hala ölenin yasını tutar.”

KERİMOĞLU AĞITIN KRALI AMA ONDA DA OYNANIYOR
103 türküsü arasında Usta’ya ait Kerimoğlu’nun da bulunduğunu söyleyen Hasan Şimşek, “Kerimoğlu türküsü, Muğla’nın milli oyunudur ve kadından erkeğine herkes oynar. Kerimoğlu’nun da sözleri Zariye Hanım’a müziği Ustaya aittir. Öyküsü de 19 yaşındaki Eyüp Efe’nin nasıl öldürüldüğünü anlatır. Ağıtın da kralıdır. 100 yaşında Muğlalı gördüm ama bunu bilenini görmedim. Bilse zaten oynamaz. Ama insanların da suçu yok. Sözlere bakın cinayetin nasıl işlendiğini anlatıyor. Sözü kapatın, müziği dinleyin siz de kalkıp oynarsınız. Çünkü usta hareketli çalıyor. İşte bütün hikaye bu. Burada üzüldüğümüz bir nokta var. Tüm yöneticilere defalarca söyledik bir parka ya da caddeye adı verilsin, bir yere heykeli dikilsin istedik ama gerçekleşmedi. Bu artık yapılmalı. Türkülerini söylüyorsunuz, herkes tümünü biliyor ama bunları kim bestelemiş denince ben onu bilmem diyor” dedi.

 

 


Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER