Gezi

BU CENNET GİBİ GÖLÜ MUĞLA İLE DENİZLİ PAYLAŞAMIYOR

Kartal Gölü, hem Muğla hem de Denizli sınırları içerisinde yer aldığı iddialarıyla paylaşılamazken, içinde çift başlı altın kartal bulunduğu gibi efsanelere de konu. Çevresinde anıt ağaçların bulunduğu göl, doğal güzellikleri ve nadir ekosistemiyle de ilgi çekiyor.

BU CENNET GİBİ GÖLÜ MUĞLA İLE DENİZLİ PAYLAŞAMIYOR
04-11-2024 16:29
04-11-2024 16:34
MUĞLA

Muğla ile Denizli arasında, iki il sınırında yer alan Kartal Gölü, paylaşımına dair belirsizlikler ve ilginç efsanelerle dolu bir doğa harikası. Bazı kaynaklar gölün Denizli Beyağaç’a bağlı olduğunu belirtirken, diğerleri Muğla sınırlarında olduğunu savunuyor. Gölün çevresinde, 1300 yılı aşkın geçmişe sahip koruma altındaki yaşlı ağaçlar bulunuyor. Ayrıca, gölde çift başlı altın kartal heykelinin bulunduğu rivayetleri, definecilerin ilgisini çekmiş ve gölün suyu başka bölgelere taşınarak zarar görmüştü.

1903 METRE YÜKSEKLİKTE
1903 metre yükseklikte yer alan ve Orman Bakanlığı tarafından korunan Kartal Gölü, Türkiye’nin en yaşlı Karaçam ormanına da sahip. Bitki florası açısından oldukça zengin ve doğa bilimcileri için önemli bir araştırma merkezi. Sandras Dağı zirvelerinden biri olan 2 bin 261 metre yükseklikteki Ulugöl Tepe Mevkii'nden itibaren kuzey doğuya doğru 1.5 kilometre boyunda, 500 - 700 metre eninde ve 2 bin 200 metreden başlayarak inen bir buzul vadisi uzanıyor.  Bu vadi belirgin buzul aşındırma ve biriktirme şekilleriyle dikkat çekiyor. Bu nadir ekosistem, doğanın korunması açısından büyük önem taşıyor.

 

ÇAYIR VE MERA BİTKİLERİ AÇISINDAN DA ZENGİN

Kartal Gölü çevresinde Alpin Bitki Örtüsü hakim. Sarı çiçekli gazal boynuzu, Karahindibağ, üç gül, yonca gibi çayır ve mera bitkileri açısından da zengin. Yörenin 1309 hektarlık kısmı Tabiatı Koruma Alanı olarak ayrılmış durumda. Ayrıca burayı önemli kılan ise çevresinde çok sayıda anıt ağacın bulunması.

 

DEFİNE ARAMAK İÇİN GÖLÜ BOŞALTTILAR

Gölde çift başlı altın kartal heykeli bulmayı uman define arayıcıları 2 binli yılların başında Kartal Gölü'nün suyunu bir değil birkaç kez boşaltılarak define aradı. Hatta bazıları hızını alamayıp belki çamurda altın kırıntıları olacağı umuduyla TIR’lar ile gölün çamuru taşındı. Bazı definecilerin TIR’larına suçüstü yapılarak el konuldu. Ama bütün aramalara rağmen gölde ne altın ne de çift başlı altın kartal izine rastlanmadı.

 

YÖRÜKLERİN EREN GÜNÜ ŞENLİKLERİ

Yörüklerin Eren Günü Şenlikleri, her yıl Ağustos ayının son Çarşamba’sını Perşembe’ye bağlayan gece başlar, gün boyu devam eder. Bu özel gün, Kartal Gölü yakınındaki Çiçekbaba Dağı’nda kutlanır. Şenlikler, Çarşamba akşamı Kartal Gölü’nde eğlencelerle başlar; ateşler yakılır, korlu ocaklarda oğlaklar çevrilir. Perşembe sabahı, insanlar Çiçekbaba’nın zirvesine tırmanarak Eren Dede düzlüğüne ulaşırlar. Burada, Yörükler adaklık oğlaklarını seçip, Eren Dede Mezarı etrafında dönerek dualar ederler. Bu kült alanı, taşlarla çevrili olup, katılımcılar etrafında en az üç kez dönerler. Ardından, adaklık oğlaklar kesilir, bütün olarak pişirilir ve birlikte yenir.

 

EREN EFSANESİ
Bayram Avcı, Günür Karaağaç ve Ahmet Toraman’ın “Aldağı’ndan Akdeniz’e Dalaman” isimli kutaplarında bu efsane şöyle dile getirilmiş:  Yüzlerce yıl önce Erzurum-Horasan'da bir medresede okuyan yetmiş iki "Eren" ellerindeki asaları atmışlar. Erenler asalarının düştüğü yerlere gitmişler. Bunların beşi Köyceğiz yöresindeki dağlara düşmüş. Çiçekbaba, Ölemez, Çaldağı, Aygır ve Şimşir dağlarında asalarını bulan "Erenler" dağların ululuğuyla birleşmişler. Bugün onların anısına doruklarda birer mezar vardır. Hiç şüphesiz en belirgin olanı ve adına şenlikler düzenlenen "Çiçekbaba"dır. Kimisine göre, "Eren" çiçek hastalığına yakalanır ve adını bu hastalıktan alır. Bazıları ise "Eren"in çiçekleri çok sevdiği ve hep çiçekleri gezdiği için halk ona "Çiçekbaba" dendiğini söyler. Çiçekbaba'nın mezarı 30 metre uzunluğunda ve iki başında üç metre boyunda sarı renkte taşlar dikilmiştir. Ağustos ayının üçüncü günü burası ziyaretçilerle dolup taşar. Kurbanlarını keserler, duasını ederler, o gün orada unutulmaz yayla saatleri yaşarlar. Yöre insanları, çevre dağların birbirlerine akraba olduğuna inanırlar.”

SANDRAZ ADI NEREDEN GELİYOR?
“Hatta Çal dağı ile Çiçekbaba Dağı kardeştirler ama Atkuyruksalmaz (Bu yörede sinek olmadığından yöre insanı, bu dağa Atkuyruksalmaz demiş) Dağı ile Çiçekbaba Dağı pek geçinemezler, hatta bu yüzden birbirlerini topa tutmuşlar. Çiçekbaba'nın attığı top, Atkuyruksalmaz dağını yarı bele kadar yarar. Bunun için Atkuyruksalmaz dağı demişki; "Sen benden 'Dıraz' sın (yani büyüksün). Bundan dolayı, dağların bugünkü adı Sandraz Dağları'dır.”


Editor : Mustafa SARIİPEK (Yayın Danışmanı)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER