USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BAKIŞ AÇISI

13-07-2023

Bazı konuşmacılar bir konuda görüşlerini açıklarken ‘Bakış açısı’ yerine yabancı kökenli ‘Perspective’ kelimesini kullanırlar. İngilizce konuşmalarda bu ‘Viewpoint’ olarak da geçer. Hani denir ya “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” diye, aynen öyledir. Gündemde olan konu Ayasofya’nın müzelikten cami olarak kullanılması önerisine Danıştay’ın verdiği onaydır. Olay şudur: Ayasofya 1.Justinianus tarafından 532-537 yılları arasında İstanbul’un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş, bazilika planlı bir katedral yapıttır. 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından, kuşatılmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. Bu kutsal mekân Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra 1935 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Şimdi yeniden cami olması yerli ve yabancı her kesimden insanın yapmış olduğu yorumlarla konuya değişik bakış açıları ve yorumlar getiriyor.  Yabancılar yani Hristiyan Dünyası daha şimdiden konuya Vatikan başta olmak üzere olumsuz bakıyor. Ülkemiz içinde değişik gazetelerde yine konuya yakın, uzman veya ilgili yazar çizer takımının değişik yorumlarını okuyor, TV’lerde izliyoruz.  

Geçtiğimiz hafta içinde Marmaris’e TUREB (Türkiye Turist Rehberleri Birliği) Başkanı Sayın Suat Tural geldi. Muğla Turist Rehberleri Odası (MUTRO) Bodrum Marmaris ve Fethiye’de Turist Rehberleri Odalarına kayıtlı üyelere en son turizm ve gelişmeler hakkında genel bilgiler vermek üzere ziyaretlerde bulundu. Bu konuların içinde Covid 19 Salgını’nın özellikle Turizm Sektörü, acente ve rehberlere getirdiği olumsuz etkileri ve bunların  telafisi konusunda bilgiler verdi.  Marmaris’te kıyı yürüyüş bandındaki bir restoranda yapılan buluşmada rehber arkadaşlar da Başkan Suat Tural’a sorular yönelttiler. Ben de kararı henüz verilmemiş ama iki gün sonra Danıştay tarafından açıklanacak olan Ayasofya’nın müze statüsünden Cami olarak ibadet yerine dönüştürülmesi konusunda TUREB’in görüşünü sordum. Hem de bu konuda Birliğimize üyeliği bulunan rehber arkadaşlarımızın görüşünün ne olduğu hiç soruldu mu veya veya hiç gündeme geldi mi” dedim. “Hayır” yanıtını aldım. Yazı başlığım ‘Bakış Açısı’ oldu ya! Herkesin anılan konuda bir görüş açışı var. Olumlu olur, olumsuz olur. Ne de olsa rehberlerimiz bu tarihi mekânı yerli ve yabancı gezginlere gezdirerek sıkça ziyaret ediyorlardı. Gördüğüm durum o dur ki, kimse bir görüş bildirmedi. Ülke çapında da öyle oldu. Ama takip eden günlerde rehber arkadaşlar görüşlerini açıklamaya başladılar. Tabii ki atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmişti. Oysa Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) görevi yerinde ve zamanında görüş ve önerilerini bildirmektir. Bu görev bir korku ve endişe duygusundan tam yapılamıyorsa o zaman demokrasiyi tam içimize sindirememiş olduğumuz akla gelir ki o da iyi bir durum değildir.    

“Panik yapmaya gerek yok” diyorum. Bizim, Avrupa’da İspanya başta olmak üzere birçok yerdeki camilerimiz kiliseye çevrildi. Marmaris’e en yakın Yunan Adalarındaki Osmanlı Dönemi camilerimizin durumu  fecidir. Halen sayıları çok az kalan Türk asıllı soydaşlarımız ibadete açık camide ezan bile okutturamıyorlar. Türk mezarlıkları yerlerinden kaldırılmış, uzak yerlere duvar diplerine taşınmış, yerlerine önce İtalyan’lar sonra da Yunanlılar tarafından resmi binalar, ikamet ve iş yerleri açılmıştır. Örneğin İstanköy ((Kos) adasındaki Platinia Türk Köyünün mezarlığında, Rodos merkezde ziyarete açık müzelerin yakınında bunları gördük. Zaman içinde camiler dahil Türk izleri ve eserleri ortadan kaldırılıyor. Ben de diyorum ki, Turizm Bakanımız ve Dirayet İşleri yetkilileri Ayasofya içindeki Hristiyan ve İslam Dinine ait objeler, panolar, dini freskleri, mozaikleri, ikonaları, karmaşık sergileme yerine özlerine hiç zarar vermeden yine caminin envanterinde olarak belirli sergileme alanlarında ibadet ve ziyaret edenlere gösterilebilecek bir çalışmaya gidilmeli, camiin açılış töreni 24 Temmuz Cuma günü öğle namazına kadar bazı düzenlemeler yapılabilmelidir. Sonra da bu çalışmalar mutlaka devam edecektir. Böyle mabetlerde müzelerde olduğu gibi sessizlik, ibadet edenlere saygı egemen kılınmalıdır. Sonuçta asıl adı ‘Hegia Sofia’ olan ve bizim ‘Ayasofya’ dediğimiz mabedin adı öncelikle ‘Kutsal Akıl, fikir’ anlamı taşır. Her din ve mezhepte inanç sahibine gerekli olan bir manevi güçtür, akılcılıktır. Bu hangimize lazım değildir ki?  Camiye çevrilen bu mabedin adı da ‘Yeni’ veya ‘Eski Cami’ gibi klasik örnekleri dışında örneğin ‘Aydınlık Camii’ neden olmasın...  Yüce Atatürk 1935 yılında camiyi ziyaretten sonra burayı müzeye çevirirken her türlü dine, mezhebe saygı duyanlara ziyaret etmeleri için buranın müze olmasını düşünmüştür. Şimdi yapılan bu değişiklik dinler arasında insanları farklılık ve ayrımcılıklara götürmeden, abartmadan adeta tereyağından kıl çeker gibi’ yapılmalıdır. Rehber arkadaşlarım mekânın geçmiş tarihini donanımlı olarak bilerek, anlatarak görevlerine devam etmelidirler. Tabii ki üniversitelerde ve yüksek okullarda özellikle Arapça dillere de önem verilmeli, bu konuda rehberlerimiz sayıca arttırılmalıdır. Avrupalı dostlar ve siyasetçiler Türkiye’ye sadece bu yüzden direkt veya endirekt yaptırımlar uygulamaya kalkarlarsa burada olabilecek turist açığını Arapça dil konuşan turistler ve bu dili de konuşan rehberlerle telafi edilebiliriz. Bu da TUREB’in tavsiyesiyle Turizm ve Milli Eğitim Bakanlıklarının gündeminde olmalıdır.  Bu değişimin insanlığa, ülkemize, hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.

Erol Uysal 14 Temmuz 2020

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?