Doğru sandığım her şeyin her degerin yanlış olduğunu yaşayarak ögrenecegimi hiç düşünmemiştim.
Herseyi doğru yaptığımı sanarak ne çok yanlişlar yapmışım meğer.
Çocuklardan önce işime sarılmam gerekiyormuş ve iş hayatımı hiç bir şekilde anneyim diye sonlandırıp çocuklar için feda edince defalarca asalak oldugumu ve bir yük gibi görüp, senin paran değil benim paramı öğrettiler.
En ufak bir uyarıda kendi kazancımı yiyorum olur. Ve çocuklar sen mi kazandını öğretirler.
Bütün bunları öğrenirken ben eskittiğim gençliğimin ve güzellliğimin ve hatta asalâtimin tartışılamayacağını bile bile neden sustuğumu soruyorum kendime.
Eğer anneliği değilde hayallerimin peşinden gitmeyi seçseydim bugün bir avrupa ülkesinde bireysel sosyal haklara sahip, en lüks arabaya binen ve en modern evi yaptırıp her yil bir ülkede tatil yapıp yaşamanın ve insan olmanın mutluluğunü yaşıyor olacaktım.
Ayrıca insanlar gıpta edip iltifatlar dizeceklerdi.
Şimdi ise elimde üç kuruş emekli maaşı yerine avrupa ülkesinde emekli olmak için yıl saysaydım en az 45.000 emekli maaşınin yaninda bir de bonus olarak bugünkü maaşım olacaktı.
Ne çok yanlışlarim olmuş meger, ne çok cahilliklerim varmış.
Şimdi soruyorum kendime sen kimsin diye?
Boşa harcadığım yıllarin gölgesinde, ne kurduğum özenli sofraların, ne de yoklukla geçirdiğim zamanları varmış gibi göstermenin hiç bir degeri yokmuş.
Her gün aynaya baktığimda yüzümdeki çizgilerin kırışikların yuregimdeki hasardan daha az oldugunu düşünüyorum.
Şimdiki aklım 30 yıl evvel olsaydı bugün dergiler gazeteler basarımın sırrını merak ederlerdi.
Mütevazi insan olmayı seçmek suç degildi, lakin ben fazla abartım sanırım.
Oysa kimseye ne giyecegimi ve ne kadar harcama limitim oldugunu sormasaydım ve yalniz kendimi düşünüp kendimme deger verseydim, en çok ben kendim olacaktım.
Annenin yerine baska bir kadını değer olarak koyan evlatların varlığını bilmek son derece incitici.
Iranlı Soraya'nın hikayesini okuduğumda ne kadar tanidık geldi yasananlar.
Şimdi bir merdiven basamağı gibi kullanılmanin acını öğreniyorum.
Geceleri doktorlara açtirdığim özel klinikleri ve eczaneye kimliğimi bazen de kolumdaki künyeyi rehin bırakarak aldığım ilaçları hatirladığımda ağlama diyorum kendime ağlama.
Ne çok yanlışlarım varmış meğer.
Olmayacak dualara en çok ben amin demişim. Tek başıma ne çok yük taşımışım. Kiymetimi bilmeyecek insanlara ne çok zaman harcadığımı bilmek gercekten üzüyor insanı.
Kurtlar yaşlaninca kuzulara kepaze olurmuş.
Herkes alacağinı alır ve gidermiş. En çok da emek verdiklerin yaralar insani.
Sevim Tutar Arıcak
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?