Lise yıllarında 1960 lı yıllar Marmaris’ten üç saatte gidilirdi. Taşlı dar yollarda tek jeep çalışırdı. Eniştem öğretmenlik yaptığı için ve Ezgin Bozburun’ lu olduğundan tatillerde oradaydım. Feridun, Tarkan, Cemil ve daha bir çok arkadaşım vardı. Hele Feridun7-8 metrelik piyade (kayık motorlu) ile bütün koyları dolaşır, o dalış yaparak çok büyük balıkları yakalar bu balıklarıda masraflar için satardı. Tam bir balık adam. Ayrıca kara avcılığı da yapardık. Her türlü avcılığı ben ondan öğrendim. Koylarda geceliğimizde olurdu.
Peki Ezgin bunun neresinde. Ezgin orta okuldan ve lise den hele lisede can yoldaşım tatil arkadaşım. İki bin nüfuslu küçük nahiyenin okuyan ve okuması için zorlanan delikanlısı. Normal okul zamanlarında hep beraberiz.
-Ezgin yarın sınav var çalıştın mı?
-Neyine çalışıyorsun birader, kafa almıyoru
Almıyor olur mu? Gel beraber çalışalım.
Muğla’nın eski kışlasının yıkık dökük binaları çam ağaçları ile kaplı patika yollarında elimde kitap hem okur hemde ona sorular sorardım. O yıne Bozburun lehçesi ile.
-Nah olmuyoru bu koca kafa! Derdi.
Bir akşam yine yarın ki sınav için eve çağırdım, Hem yüksek sesle okuyorum, hem anlatıyorum. Bir an onun uyuduğunu gördüm.
-Ne yapıyorsun Ezgin!
-Valla bu gözleri dikicem. Kapanıyoru namussuz. Kara canını alsın zaten zor geliyoru bu ders.
-Hadi hadi sen canını sıkma şöyle yıka yüzünü gel tekrar okuruz.
“Arkadaş kim “ diye sorularsa
“EZGİN USLU” derim. Sakin, efendi cana yakın, kalbi açık, kötü düşüncesi olmayan, pırlanta.
Onu kaybetmenin hala üzüntüsünü duyarım.
Mekanın cennet olsun. Huzur içinde uyu