İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı halde AKP’nin “Bir şeyler oldu” yani ne olduğu bilinemiyor anlamındaki şikâyet gerekçesiyle Yüksek Seçim Kurulu 4’e karşı 7 oyla seçimi yenileme kararı aldı. Nedenini de seçim görevlilerinin kamu personelinden olmayışına bağladı. Aslında yaşanan ‘bir şeyler olması’ doğal bir değişimdi. Seçmen, sosyal, ekonomik, siyasal, hukuksal sürecin yıllardır olumlu yanının tükenmekte olduğunu, borç yükünün artmakta, işsizlik ve pahalılık, milli para değerinin düşmekte olduğunu gördü ve iradesini İstanbul’da oylarıyla gösterdi. En son fiyat artışlarıyla da bu daha da hızlandı. Önümüzdeki 23 Haziran 2019 tarihi yeni bir milat durumuna gelebilir. Bu cümleden olarak Sayın İmamoğlu’nun “Her şey güzel olacak” diye verdiği mesaj anlamlıdır. Görünen o ki, Sayın Bahçeli otağını İstanbul’a kursa da büyük farkla seçimi İmamoğlu alacak ve görevine dönecektir. Aslında siyasi yazı yazmak niyetim yoktu. Ama gelişen olaylar karşısında kısa da olsa görüşümü okurlarla paylaşmayı yeğledim.
Yazı başlığım ‘Denizlerimizin kimyası bozuluyor mu” oldu. Bu konuyu daha önce bir dilekçeyle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na yazmış, yanıtını da beni tatmin etmeyen bir yazıyla almıştım. Olay, kıyılarımıza kadar denizlerimizi saran zararlı, yenilmeyen, balık yumurtalarına ve balıklara zarar veren balık türleridir. Bunlar Doğu Akdeniz ve Körfez kökenli Balon ve Aslan balıkları adlarıyla biliniyor. Bazı koylarda örneğin Gökova’da avlanma yasağı olan yerler var. Buraları balık üreme alanı ilan edildi. Şimdi buralara da bu balıklar ulaştı. Amatör de olsa avlanma yasağı nedeniyle bu zararlı balıklar buralarda da çoğalmaya başladılar. Yani bizim yasak koyduğumuz yerlerde bu istenmeyen balıklar normal balıkları ve yumurtalarını yiyerek çoğalıyorlar. Oysa bunlar en azından amatör balıkçılar tarafından yakalanarak sayılarının artması önlenebilir. İlgili Bakanlığın yasak bölgelerde amatör balıkçılığa izin vermesi halinde ve bu zararlı türleri ortadan kaldıracak başka bir çözüm bulunamadığından bunlarla mücadelenin yolu amatör balıkçılara yasağın kaldırılmasından geçer görünüyor. Bu durum bu günkü haliyle hem ülke ekonomisine ve hem de denizlerimizin kimyasının bozulmasının devamına seyirci kalmak olacaktır. İlgili Bakanlığın dilekçeme verdiği yanıtında bu zararlı türlerle mücadelenin başka bir seçeneği olmadığını öğrenmiş olduk. İşte ben de bu seçeneklerden en kolayını başka bir özelliği olmadığı halde avlanma yasağı olan yerlerde balık avlamak amatör balıkçılara serbest bırakılmalıdır. Hatta bu zararlı balık türlerinden yakalayıp getirenler su ürünleri kuruluşlarınca teşvik bakımından ödüllendirilmelidir. Atalarımız “Aklın yolu birdir” diye boşuna dememişler…
Erol Uysal 08.05.2019