Usta gazeteci Soner Yalçın'ın yazdığı "Saklı Seçilmişler" bu kitabı hemen alıp okumuştum.
Kitabın kapağında siz onları değil onlar sizi seçti yazıyordu.
Türkiye'yi boğazından sıkacaklar diyordu.
Benim aklıma ikisi birden geldi ben istemesem de beyin gücü hissettiriyor.
Bir İstanbul Boğazı
İki gırtlağımız
Bu kitabı okuduğumda İsrail'in büyük oyununu Bağnu Avar'ı okuduğum için biliyordum. Soner Yalçın bu kitap ile neredeyse korkularımın jübilesini yapmıştı.
O kadar cahil bir milletiz ki! Kitap okumuyoruz gazete okumuyoruz. Askari ücretin asker maaşı zanneden insanlara rasladım utandım bu bilgisizliğimizden.
Son yıllarda herkes sosyal medya girdabının içinde aynı yörüngede dönerek bir uyuşmuşluğun kayboluşun içinde boşa dönen bir anahtar gibi dönüp duruyor.
Biz dönme dolap misali bir dürtü dönen kapıyı açamayıp dısarı çıkıp gideceğimiz yönü bulamiyoruz.
Kıymetli zamanımızı bu şekilde boşa harcadığımızın farkinda bile değiliz.
Son yıllarda tartışmalı kavgalı yemek proğramları ile bize kavga ederek ödül kazanmayı öğretiyorlar. Bir Allah'ın kulu çıkıp da bu kanallara dava açmıyorlar. Bizim kültürümüzü bozduğunu hoşgörü kültürümüzü yaraladığını, yiyip yiyip de olmamış diyerek gençlere çocuklara kötü örnek olduğunu savunan bir tek resmi kurum yok.
Hal böyle iken herkes dedi kodu ve kavga odaklı bir normalleşmenin içinde uyuşuklaşıp dünyada ve ülkemizde neler olup bittiğiyle ve sonumuzun nereye varacağı ile kaygılanan insanların varlığını yok ettiler. Herkes kişisel çıkarların peşine düşüp bütünü düşünmeyi unutup sadece kendi görüş alanından manzarayı izler oldu. Tepeye çıkıp fotorafın bütününü görmek istemiyorlar. Bu durum tam da onların istefiği bir bakış açısı.
Cehalet bilmemek mutluluktur.
Gerizekalılar Cenneti diye bir kitap okumuştum bu durum orada ayrıntılı bir şekilde açıklanıyordu.
İstanbul Boğazından emin degilim ama gırtlağımizdan boğazımızdan sıktıkları kesin. İstail'in hain planları tıkır tıkır işliyor. Türkiye boğazından sıkılmaya başladı. Suriye Topraklarını işkal ederek bir adım daha Türkiye'ye yaklaşıp burnumuzun dibine geldi.
Hiprit kısır tohumları ithal ederek ata tohumlarımızı toprağa düşen tohumlarımızın çoğalarak üreyen ata tohumlarımızın kökünü kazıdılar. Kısır hiprit İsrail tohumlarını zehirli gübrelerini ülkemizin topraklarına gark ederek topraklarımızı ve bizi zehirledikleri yetmedi yakında Fırat nehrinın Türkiye sınırlarından geçmesin diye yönünü değiştirirlerse kimse şaşırmasın. Su savaşları başlamak üzere. Bu yıl 2024 yılıda Muğla'ya tam 7 ay yağmur yağmadı en kurak il seçildi. Suyun önemini halâ kavrayamadık.
Artık eko sistemi bilerek bozuyorlar kimse bunun farkında değil. Kimse ihalarla sihalarla savaşmayacak. Kaynaklar kurutularak susuz bırakılarak üretimi sıfırlayarak herkesi derin bir yokluğa sürerek açlıktan öldürecekler.
İstanbul bogazının halâ önemini ve dünya ticaretinin yolu olduğunu bilmeyen Türklerin vur patlasın çal oynasın halleri bilen kesimi hasta ediyor.
Sokak ağzı ile konuşan yöneticilerin bu durumun farkında olduğunu da düşünmüyorum.
Bu yılın ilk günü yani 2025 yılından beklentim ve dileğim bogazlarımızdan sıkılmamak için özellikle kadınlarımızın yemek yapmaktan çok ülkemizin nereye doğru sürüklendiğinin farkanına varıp daha çok ukuyup doğru bilgilerle sorularını sormalarını istiyorum.
Zira soruyu bilenler sorar bilmeyenler atarak doğru cevabı vermeyi umar. Bizim soru sorup bildiklerini sandiklarımızı daha çok test etmeye ihtiyacımız var.
En büyük zaferler bilgi ile kazanılır kavga ile değil.